T.C. Mİllî Eğİtİm BakanlIğI
SAMSUN / ATAKUM - Atakent Ortaokulu

Rehberlik Öyküleri

REHBERLİK ÖYKÜLERİ

 

AFRİKA ATASÖZÜ 

HER SABAH BİR CEYLAN UYANIR AFRİKA’DA 
KAFASINDA TEK BİR DÜŞÜNCE VARDIR. 
EN HIZLI KOŞAN ASLANDAN DAHA HIZLI KOŞABİLMEK... 
YOKSA ASLANA YEM OLACAKTIR. 

HER SABAH BİR ASLAN UYANIR AFRİKA’DA 
KAFASINDA TEK BİR DÜŞÜNCE VARDIR. 
EN YAVAŞ KOŞAN CEYLANDAN DAHA HIZLI KOŞABİLMEK... 
YOKSA AÇLIKTAN ÖLECEKTİR. 

İSTER ASLAN, 
İSTER CEYLAN OLUN 
HİÇ ÖNEMİ YOK. 
YETER Kİ GÜNEŞ DOĞDUĞUNDA KOŞUYOR OLMANIZ GEREKTİĞİNİ, 
HEM DE 
BİR ÖNCEKİ GÜNDEN DAHA HIZLI KOŞUYOR OLMANIZ GEREKTİĞİNİ BİLİN. 

Yaşam adlı koşuyu ne kadar güzel anlatmış Afrika atasözü. Bir önceki günden daha hızlı koşmak gerekmektedir. Çünkü; aslansanız ve en yavaş koşan ceylanı bir önceki gün yakalamışsanız ve bugün bir ceylan yakalamak niyetindeyseniz bilmelisiniz ki artık en yavaş koşan ceylan dünkünden daha hızlıdır. O halde düne göre hızınızı artırmak zorundasınız, yok eğer ceylansanız ve henüz aslana yem olmamışsanız hızınızı düne göre mutlaka artırmak zorundasınız. Çünkü sıra size gelmiştir. Yani hayat koşusunda devam edebilmenin tek koşulu var. Dünden daha hızlı olabilmek. Bakın bakalım kendinize ondan, bundan, şundan değil dünden hızlı mısınız?

BAMBU AĞACI

Çinliler bu ağacı söyle yetiştirir:
Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir. 
Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. Uçuncu ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. 
Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla besinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler.
Ve nihayet besinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye baslar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır. Akla gelen ilk soru sudur : Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mi? Yoksa beş yılda mı ulaşmıştır ? Bu sorunun cevabi tabii ki beş yıldır.
Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik?... Bir başarının şartları her zaman çok basittir.
Bir süre için çalısın,
Bir süre tahammül edin,
Her zaman başaracağınıza inanın,
Ve hiçbir zaman geri dönmeyin.

ASLAN, KOYUN, KURT VE TILKI 


Aslanın biri, bir koyunu yanına çağırır ve nefesinin kokup kokmadığını sorar.

Evet ! ? diye yanıtlar koyun. Aslan bu yanıta kızar ve koyunu oracıkta parçalar. 

Daha sonra kurda seslenip yanına çağırır, ona da aynı soruyu sorar. 

Hayır ! ! ? diye yanıtlar kurt korkudan. Ancak o da yağcılık yaptığı için aslanın öfkesinden kurtulamaz. 

Sıra tilkiye gelmiştir. Aynı soruyu tilkiye de sorar. Tilkinin yanıtı şöyle olur; 

- Üzgünüm, üşütmüşüm biraz, o yüzden burnum koku almıyor! ? 

DERSİMİZ; 
AKILLI KİŞİ TEHLİKELİ DURUMLARDA KONUŞMAZ !!!

REKABET
İkinci dünya savaşı’nin hemen öncesinde Almanya’nın Herzongeneraouch kasabası’nda Adolph ve Rudolp Dassier adlı iki kardeş, ayakkabı yatıp satmak üzere bir atölye açarlar.
Savaş sonrası Adolp, Rudolp’a artık birlikte çalışmak istemediğini, kendine ayrı imalathane açacağını söyler. Rudolp şaşkındır. Ufacık kasabada iki kardeş ayrı imalathanelerde rekabet edeceklerdir. Kardeşine bunun mantıklı olmayacağını, ufak kasabada zaten insanların sayılı ayakkabı satın aldıklarını, ikisinin birden iflas edeceğini söylese de Adolp bu uyarıyı dikkate almaz ve kendine yeni bir ayakkabı imalathanesi açar. Gerçekten de aralarında kıyasıya bir rekabet başlar. Rekabetleri doğdukları kasabanın sınırlarını da aşar. İki kardeş ayrıldıktan sonra birbirlerine küsmüşlerdir ve Adolp 1998 yılında öldüğünde tam 29 yıl dargınlardır. Bugün iki firmanın genel merkezi de bu ufak kasabadadır. Adolp Dassier’in ayakkabı şirketinin adı Adidas, Rudolp’unki ise ise Puma’dır.
Rekabet her alanda vardır.

YABAN KAZLARI

Göç eden yaban kazlarının “V” şeklinde uçtuğunu ve bunu organize olarak gerçekleştirildiğini duymuşsunuzdur. Bilim adamları yaban kazlarının bu yöntemle uçmalarını araştırmışlar, işte sonuçları;

“V” şeklinde uçulduğunda , uçan her kuş kanat çırptığı anda arkasındaki kuş için onu kaldıran hava akımı oluşturuyor. Böylece “V” şeklinde organize uçan kaz grubu, birbirlerinin kanat çırpışları sonucu ortaya çıkan hava akımını kullanarak uçuş mesafesini %70 oranında uzatıyorlar.

Bir kaz “V” grubundan çıktığı anda uçmakta güçlük çekiyor, çünkü diğer kuşların oluşturduğu hava akımının dışında kalıp faydasından istifade edemiyor. Bunun sonucunda gruba genellikle geri dönüyor ve yoluna devam ediyor.

“V” grubunun başında giden kaz hiçbir hava akımından istifade edemiyor. Bu yüzden grubun diğer fertlerine göre daha çabuk yoruluyor ve arkaya geçiyor. Bu defa hemen arkasında bulunan kaz lider oluyor ve bu değişim sürekli yapılıyor. Böylece her kaz grubun bütün noktalarında yer almış oluyor.

“V” şeklinde uçan yaban kazlarının uçuş hızı yavaşladığında gerideki kuşlar, daha hızlı gitmek için öndekilere bağırarak uyarıyorlar.

“V” şeklinde uçan kaz grubunda bir kuş hastalanırsa yada avcı tarafından vurulursa; uçamayacak hale gelen kuşa yardım etmek üzere gruptan iki kaz ayrılıyor ve korumak üzere hasta veya yaralı kazın yanına gidiyor. Tekrar uçabilene kadar onunla beraber kalıyor fakat yaralı kuşu asla terk etmiyorlar. Daha sonra kendilerine başka bir kaz grubu bulup gruba dahil oluyorlar. Hiç bir kaz grubu kendilerine bu şekilde katılmak isteyen kazları reddetmiyor.

NE OL, NE OLMA...
Paranı ver, selam ver, gönlünü ver, canını ver ama Sırrını Verme.

Günlerini say, servetini say, büyüklerini say ama Yerinde Sayma.

Eşini beğen, işini beğen, aşığını beğen ama Kendini Beğenme.

Emek ver, kulak ver, bilgi ver ama hiçbir zaman Boş Verme.

Fidan büyüt, garip doyur, çocuk besle ama Kin Besleme.

Hedefe koş, cihada koş, yardıma koş ama Ortak Koşma.

Davet et, hayret et, affet, tövbe et ama İhanet Etme.

Satıcı ol, alıcı ol, kalıcı ol, bulucu ol ama Bölücü Olma.

Okumaktan zarar gelmez, oku ama Lanet Okuma.

Elini aç, gözünü aç, kapını aç ama Ağzını Açma.

Ev al, araba al, abdest al ama Beddua Alma.

Zulmü devir, nefsi devir ama Çam Devirme.

Rakibini geç, sınıfını geç ama Gülüp Geçme.

Yaklaş, konuş, tanış ama Uşaklaşma.

Seslen, uslan ama Yaslanma.

Doğrul, devril ama Eğrilme.

İtil, atıl ama Satılma.

KUM ve TAŞ

Çölde yolculuk eden iki arkadaş hakkında bir hikaye anlatılır. 
Yolculuğun bir aşamasında iki arkadaş tartışırlar biri ötekine bir tokat atar. Tokadı yiyenin canı çok yanar ama tek kelime etmez ve kum üzerine şu sözleri yazar

´BUGÜN EN IYI ARKADASIM BANA BIR TOKAT ATTI.´ 

Yıkanabilecekleri bir vahaya rastlayana dek yürümeyi sürdürürler. Tokadı yiyen yıkanırken bir batağa saplanır, boğulmak üzereyken arkadaşı tarafından kurtarılır. Boğulmak üzere olan arkadaş tam kurtulduktan sonra bir kaya parçası üzerine şu sözleri kazır: 

´BUGÜN EN IYI ARKADASIM BENIM HAYATIMI KURTARDI.´ 

Tokadı vuran ve sonra arkadaşının hayatını kurtaran kişi ona şöyle der; senin canını yaktığımda bunu kum üzerine yazdın ama şimdi kayaya kazıyorsun. NEDEN? 

Öbür arkadaş ona şöyle cevap verir:´Biri bizi incittiğinde bunu kum üzerine yazmalıyız ki bağışlama rüzgârı estiğinde onu silebilsin. Ama biri bize İYİ bir şey yaparsa onu kayaya kazımalı ki onu hiçbir rüzgâr yok etmesin.´ 

´INCINMELERINIZI KUMA, GÖRDÜGÜNÜZ IYLIKLERI KAYALARA KAZIMAYI ÖGRENIN.´ 

Denilir ki özel birini bulmak bir dakikanızı alır, onu değerlendirmeniz bir saat içinde olur, onu sevmek için bir gün yeter ama sonra onu unutabilmek için bir ömrün geçmesi gerekir. 

Kuma yazacaklarınız az; Taşa yazacaklarınız çok olsun…

ESKİ BİR TAPINAK KİTABESİ

Gürültü patırtının ortasında sükunetle dolaş, sessizliğin içinde huzur bulduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut ama kimseye teslim olma. İçten ol telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları. Çünkü dünyada herkesin bir hikayesi vardır. 
Yalnız planlarının değil başkalarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen, hayattaki dayanağın odur. Sevmeyeceğin bir işi seçersen yaşamında bir gün bile çalışmış olmazsın. İşini öyle sev ki,başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken, verdiklerinle yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın. 
Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol; sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevecek zaman bulamazsın. Ve unutma ki, insanların yüzyıllardır öğrendikleri sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneceğinden daha fazla değildir. 
Aşka burun kıvırma sakın, o çöl ortasında yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma. 
Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır. 
Bu dünyada bırakabileceğin en büyük miras dürüstlüktür. Yılların geçmesine öfkelenme. Gençliğine yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme. Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman yelkenlerini rüzgara göre ayarla. Çünkü dünya karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir. 
Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır. Onu için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barışık içinde ol. Hatırlar mısın doğduğun zaman sen ağlarken herkes sevinç içinde gülüyordu. Öyle ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde. 
Sen mutlulukla gülümse; sabırlı, şefkatli, bağışlayıcı ol. Eninde sonunda bütün servetin sensin. Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de insanoğlunun güzel bir mekanıdır.

 

Zaman İlerledikçe Çocukların Babaları Hakkındaki Düşünceleri

Doğumdan Ölüme Kadar İnsanın Babası Hakkındaki Düşünceleri Nasıl Değişiyor...

5 YAŞINDA : Babam her şeyi bilir.
10 YAŞINDA: Babam çok şey bilir.
15 YAŞINDA: Bende babam kadar biliyorum.
20 YAŞINDA: Aslında babamın sandığım kadar bilgisi yok.
30 YAŞINDA: Bir kere de babamın fikrini sorsam fena olmaz.
40 YAŞINDA: Nede olsa babam bazı şeyleri biliyor.(Bu arada çocukları olmuş, onu çileden çıkartmaktadır.)
50 YAŞINDA: Babam her şeyi biliyor.
60 YAŞINDA: Aaaaaaah babam aaah, hayatta olsan da sana bir kelime olsun danışabilsem.

YENGEÇ İLE ANNESİ
´Neden böyle yan yan yürüyorsun yavrum´ diye sorar anne yengeç çocuğuna.

´Düzgün yürüsene ! ´ der. 

- ´Pekala, anne´ der çocuk. 

- ´Sen önümden düzgün yürü, ben seni takip ederim. ´ 

DERSİMİZ; 
HAREKETLER SÖZLERDEN ÖNDE GELİR

ACININ GİZLEDİĞİ ARMAĞAN

Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battı. Gemiden sağ kurtulan adamı, dalgalar küçük, ıssız bir adaya kadar sürükledi.
Adam ilk günler kendisini kurtarmasını için Allah´a yakardı ve yardım bulurum umuduyla ufka baktı. Ama ne gelen oldu, ne giden...
Daha sonra rüzgardan, yağmurdan ve zararlı hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklardan bir kulübe yaptı. Sahilde bulduğu, gemiden arta kalan konserve, pusula gibi eşyaları bu kulübeye koydu.
Günler hep aynı şekilde geçiyordu. Balık avlıyor, pişirip yiyor ve ufku gözlüyor, kendisini kurtarması için Allah´a dua ediyordu. Bir gün tatlı su getirmek için yürüyüşe çıkmıştı, geri döndüğünde kulübesinin alevler içinde yandığını gördü. Duman, dans ede ede göğe yükseliyordu. Başına gelebilecek en kötü şeydi bu.
Keder ve öfke içinde donakaldı. Şimdi bu ıssız adada, başını sokabileceği bir kulübe bile kalmamıştı. "Allah´ım, bunu bana nasıl yapabildin?" diye feryat etti. O geceyi keder ve üzüntü içinde geçirdi. O kadar dua ettiği halde, başına bu olay geldiği için sitemler etti.
Ertesi sabah erken saatlerde, adaya yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyandı!
Bitkin adam kendisini kurtaranlara sordu;
"Benim burada olduğumu nasıl anladınız?" 
Cevap onu hem şaşırttı, hem de utandırdı:
"Dumanla verdiğiniz işareti gördük!"
Canımızı sıkan, göz yaşlarımızı inci gibi döküveren olaylar sessiz bir kurtuluş çağrısı, bir mutluluk davetiyesi belki de... İlk bakışta dayanılmaz gelen acı anlar, sonrasında kalbimizi kuş gibi hafifleten, ruhumuzu ısıtan tatlı tecrübelere dönüşüyor. Aydınlıkta seçemeyeceğimiz bir ışık, karanlık basınca fenerimiz oluyor. Keyfimiz yerindeyken burun kıvırdığımız tavsiyeler, yaslı anlarımızda imdadımıza yetişiyor. İyilik hallerinde sırt çevirdiklerimiz, zor anlarda sırtımızı dayadıklarımız oluyor.
Hikayede yanan kulübenin dumanıyla kurtuluş umudunun yeşermesi gibi, yaşamımızdaki kırık dökükler, yıkıntı ve ziyanlar, kayıp ve yenilgiler yenilenmenin, yeniden doğuşun tohumlarını ekiyor aslında...
Acı, derinlerinde gizlenen tatlı hediyelerle dolu. Yapmamız gereken, acıyla barışıp onu çözümlemek, gizlediği armağanı kalbimize buyur etmek...

 

Afanlı Ortaokulu Rehberlik Servisi

 

 

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin
Yayın: 25.10.2014 - Güncelleme: 25.10.2014 21:52 - Görüntülenme: 2663
  Beğen | 0  kişi beğendi